Ortaokul 7. Sınıf İngilizce 9. Ünite (Environment) Konu Anlatımı - 2 (Have to & Has to) ...
HAVE TO & HAS TO ...
Kişinin yapmak zorunda olduğu, gerekliliği duyduğu eylemi anlatırken, have to veya has to kullanılır. Bu yapı; öznenin - konuşmacının - buna başka kişi(ler) tarafından zorlandığını belirtir. Kişi eylemi yapmaya başka birisi veya çevresi tarafından zorlanmaktadır. Örnekleri inceleyiniz.
We have to listen to our teachers in the classroom. (Biz sınıfta öğretmenlerimizi dinlemek zorundayız.) |
You are very fat. You have to eat vegetables and fruits. (Sen çok şişmansın. Sen sebze ve meyva yemek zorundasın.) |
They have to have two people to play table tennis. (Onlar masa tenisi oynamak için iki kişi olmak zorundalar.) |
I have to do my homework and study my lessons every day. (Ben her gün ödevimi yapmak ve derslerime çalışmak zorundayım.) |
You have to obey the traffic rules. (Sen trafik kurallarına uymak zorundasın.) |
I have to fasten my seatbelt in my car. (Ben arabamda emniyet kemerimi bağlamak zorundayım.) |
You have to stop at a red light. (Sen kırmızı ışıkta durmak zorundasın.) |
The drivers have to drive carefully and slowly. (Sürücüler dikkatli ve yavaş araba kullanmak zorundalar.) |
The cyclists have to wear their helmets. (Bisikletçiler kasklarını giymek zorundalar.) |
I have to be quiet in the classroom. (Ben sınıfta sessiz olmak zorundayım.) |
If the traffic light is green, you have to cross the street. (Eğer trafik lambası yeşilse, sen caddenin karşısına geçmek zorundasın.) |
If your hands are dirty, you have to wash them. (Eğer ellerin kirliyse, sen onları yıkamak zorandasın.) |
Your parents have to support you and your brothers all the time. (Senin ailen her zaman sana ve erkek kardeşlerine destek olmak zorunda.) |
We have to drive on the left in England. (Biz İngiltere'de sol şeritten araba kullanmak zorundayız.) |
The children have to ride their bikes in the park. (Çocuklar bisikletlerine parkta binmek zorundalar.) |
I. you, we ve they özneleri ile have to; he, she, it özneleri ile de has to kullanılır. Fiil yalın haldedir. Örnekleri inceleyiniz.
A soldier has to obey the rules in the army. (Asker ordudaki kurallara uymak zorunda.) |
Robert has to talk to his teachers politely. (Robert öğretmenleriyle kibarca konuşmak zorunda.) |
If it is safe for him, Jack has to cross the street. (Eğer onun için güvenliyse, Jack yolun karşısına geçmeli.) |
My brother has to win this game. (Erkek kardeşim bu maçı kazanmak zorunda.) |
If your mother is too ill, she has to stay in her bed. (Eğer annen çok hasta ise, o yatağında kalmak zorunda.) |
Hülya has to strike the ball with her racket in tennis. (Hülya teniste raketiyle topa vurmak zorunda.) |
Your sister has to use eco-friendly perfumes. (Senin kızkardeşin çevre dostu parfumler kullanmak zorunda.) |
Your maid has to water the flowers and trees regularly. (Senin hizmetçin çiçekleri ve ağaçları düzenli olarak sulamak zorunda.) |
In football each team has to have eleven players. (Futbolda her takımın onbir oyuncusu olmak zorunda.) |
A student has to wear his / her school uniform at school. (Öğrenci okulda okul üniformasını giymek zorunda.) |
Olumsuz yapıda have to yerine don't have to, has to yerine de doesn't have to getirilir. Bu yapı zorunluluk belirtmez. Örnekleri inceleyiniz.
You don't have to play in the middle of the street. (Sen caddenin ortasında oynamak zorunda değilsin.) |
Orhan doesn't have to cycle in the crowded streets. (Orhan kalabalık sokaklarda bisiklete binmek zorunda değil.) |
They don't have to eat or drink in the classroom. (Onlar sınıfta yemek ve içmek zorunda değiller.) |
We don't have to use top water very carefully. (Biz musluk suyunu çok dikkatli kullanmak zorunda değiliz.) |
A student doesn't wear jeans at school. (Öğrenci okulda kot pantolon giymek zorunda değil.) |
Your parents don't have to support you and your brothers all the time. (Ailen seni ve erkek kardeşlerini her zaman desteklemek zorunda değil.) |
Your mother doesn't have to cook the meals every day. (Annen hergün yemek pişirmek zorunda değil.) |
The guests don't have to wear their ties. (Misafirler kravatlarını takmak zorunda değiller.) |
I don't have to send these letters. (Ben mu mektupları göndermek zorunda değilim.) |
We don't have to study our lessons at weekends. (Biz hafta sonlarında derslerimize çalışmak zorunda değiliz.) |
(Bu metnin her türlü yayın hakkı A. Hikmet İnce’ye aittir. Hiçbir şekilde alıntı yapılamaz ve başka bir yayında kullanılamaz. Aksi davranışta bulunanlar hakkında, hukuk büromuz her türlü yasal işlemi uygulayacaktır. Üçüncü kişilere duyurulur ...)
Yorumlarınız
super faydali oldu.sinavdan 50 aliyodum artik 100 aliom than you
Muhteşem
Thank you
Süperrrr
guzel iyii
Son ünite ne zaman yayınlanır acaba ne zamandır bekliyorum lutfen
Bilgileri yeterli bulmadım
10. Uniteyi yayınlar mısınız lütfen
super
delicious
süppperrrr
Konu anlatımı
İngilizce konu anlatımı Türkçe anlamlarıyla birlikte, örnek cümleler ile anlatılmaktadır.